Nöbet Sonrasındaki İzin Gününde Bir Başka Klinikte Yoğunluk Gerekçesiyle Nöbete Çağrılma

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde nöbet tutan çalışanlara ertesi gün görev verilmemesinin esas olduğu, nöbet hizmetlerinin çalışanların dinlenme haklarını sağlayacak biçimde organize edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Sağlık hizmetinin kesintisiz sürdürülmesi sağlık personelinin çalışma süreleri ve dinlenme haklarının gözetilmesi gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Zira sağlık hizmetleri özel bir dikkat ve özeni gerektirmektedir. Uzun çalışma saatleri ise çalışanların üstlendikleri görevleri gereği gibi yapamamalarını, nitelikli sağlık hizmeti sunamamalarını ve hataları beraberinde getirmektedir.

Bilindiği gibi 657 sayılı Yasa’nın 99. maddesinde kamu görevlilerinin çalışma süresinin haftalık 40 saat olduğu düzenlenmiştir. Uluslararası sözleşmeler ile çalışanların çalışma sürelerinin giderek azaltılması ülkeler için bir yükümlülük olarak belirlenmiştir. Nitekim Türkiye tarafından onaylanan Avrupa Sosyal Şartı’nın ikinci bölümünün 2. maddesinin 1 numaralı fıkrasında akit tarafların, haftalık çalışma süresinin tedricen azaltılmasını öngören makul günlük ve haftalık çalışma saatleri sağlamayı taahhüt edeceği düzenlenmiştir. Yine ILO’nun 149 sayılı Sağlık Çalışanları Sözleşmesinde sağlık çalışanları açısından haftalık çalışma saatinin 40 saat olarak kabulünün zorunlu olduğu ifade edilmiştir.

Çalışma sürelerinin sınırlandırılması aynı zamanda bireylerin dinlenme hakkı ile de doğrudan ilgilidir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 24. maddesinde ifade edildiği üzere herkesin dinlenmeye ve çalışma sürelerinin makul ölçüde sınırlandırılmasına hakkı vardır. Aynı şekilde Anayasa’nın 50. maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu vurgulanmıştır.

Nöbet uygulamaları nedeniyle sağlık çalışanlarının artan çalışma süreleri yargı kararlarında da tartışılmış ve Avrupa Birliği Mahkemesi kararlarında her 24 saatlik çalışma sonrasında kesintisiz 11 saatlik dinlenme süresinin sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. 03.10.2000 tarihli SIMAP kararı, 09.09.2003 tarihli JAEGER kararı ve 11.01.2007 tarihli VOREL kararında hekimlerin nöbetler dahil haftalık çalışma saatlerinin en çok 48 saat olabileceğini ve bu çalışmanın da her 8 veya 10 saatlik periyotlar için en az 11 saatlik dinlenmeler şeklinde planlanması gerekeceğini belirtmiştir. Bu kararların diğer sağlık çalışanları yönünden de bağlayıcı olduğuna kuşku bulunmamaktadır.

Bununla birlikte 09.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin 4. maddesi Mesleki Standartlar başlığı adı altında; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” hükmüyle bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasının doğal uzantısı olan tıbbi girişimlerin ilgili mesleki standartlara uygun olma zorunluluğu getirilmiştir. Nöbet hizmetleri ve dolayısıyla çalışma süreleri ile ilgili uygulama sonucunda, çalışanlar için sağlık hizmetinin nitelikli biçimde sunulmasının koşulları ortadan kaldırılmakta ve standartlara aykırılık içererek insan sağlığı açısından da olumsuz sonuçlar doğurabilecek durumlar yaratılmaktadır. Bu durum aynı zamanda hasta haklarını da ihlal edecektir. Zira Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 11. maddesinde hastanın tıbbi gereklere uygun olarak tedavisinin sürdürülmesini isteme hakkı bulunduğu belirtilmiştir.

Sonuç olarak idare kamu hizmetlerini şartlara ve gereksinimlere göre en uygun, bu gereksinimleri karşılayacak şekilde ve istikrarlı olarak yönetilenlere sunmak, yönetilenlerin bu hizmetlerden gereği gibi faydalanmasını sağlamak zorundadır. Bu kapsamda ancak yeterli sayıda hemşire bulunması halinde ayrı ayrı hizmet yerleri için hemşirelik nöbetlerinin düzenlenebileceği, hemşire sayısının yetersizliği gerekçe gösterilerek başka bir hizmet yerinde nöbete dahil etme şeklindeki uygulamaya süreklilik kazandırılamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca sağlık çalışanlarının değinilen hukuksal düzenlemelerde yer alan dinlenme hakları gözetilerek sağlık hizmetinin organizasyonunun yapılması idare açısından bir zorunluluktur. Dolayısıyla yeterli sağlık personeli istihdam edilerek sağlık hizmetinin devamlılığının sağlanması yerine çalışanların dinlenme haklarını ihlal eden uygulamaların tercih edilemeyeceği açıktır. Yine farklı servislerde çalışan hemşireler lisansüstü, hizmet içi eğitim gibi programlarla bir alanda bilgi birikimine sahip olmaktadır. Bu çerçevede yeterli bilgi birikimi ve deneyim sahibi olmadığı bir birimde hemşirelerin görevlendirilmesinin sağlık hizmetinin nitelikli olarak sürdürülmesini de engelleyeceği kanısındayız.