Deprem bölgesinde yaşayan Üniversite Hastanelerinde çalışan meslektaşlarımızın mağduriyetiyle ilgili YÖK'e resmin başvuru yapılmıştır.

23 Mart, 2023

Deprem bölgesinde yaşayan Üniversite Hastanelerinde çalışan meslektaşlarımızın mağduriyetiyle ilgili YÖK'e resmin başvuru yapılmıştır. Sürece müdahil olunmuştur.

Başvuru Dilekçesi:


YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA

 

KONU                          : 6 Şubat 2023 tarihli depremden maddi ve manevi olarak etkilenen ve bir yükseköğretim kurumuna bağlı olarak çalışan hemşirelerin birer depremzede olduğu gözetilerek kişisel koşullarına göre idari izinli sayılma haklarının düzenlenmesi istemidir.

 

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olarak gerçekleşen iki deprem 10 ilimizi doğrudan etkilemiş, onbinlerce insanımızın yaralanmasına, hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Kişilerin aile bireylerini, akrabalarını, sosyal çevrelerini, maddi varlıklarını yitirmelerine yol açarak ömür boyu sürecek izler bırakan depremde, sağ kalan insanlarımızın bir kısmı bedenen yaralansa da tamamı ruhen yaralanmıştır.

 

Deprem sonrasında her türlü yarayı incelikle sarma, örselemeden iyileştirmekle yükümlü olduğumuz bu günlerde, deprem bölgesinde kamusal hizmetlerin kesintisiz ve erişilebilir şekilde sunulmaya devam edilmesinin bir gereklilik olduğunu bilmekteyiz. Bununla birlikte bu gerekliliğin yerine getirilmesinde aynı zamanda kendisi de depremzede olan sağlık çalışanlarının başta psikolojik durumu olmak üzere bir bütün olarak sağlığının, maddi ve manevi varlığının, aile bütünlüklerinin gözetilmesi ve korunması zorunludur. Aksi takdirde depremin hâlihazırda yarattığı ruhsal bozukluğun, çaresizliğin ve travmanın devlet eliyle derinleştirilmesi söz konusu olacak, ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır.

 

Ne yazık ki Kurulunuzca bu gerekliliği karşılamayacak şekilde işlemler tesis edildiği, aile ve sağlık koşulları gözetilmeksizin tüm depremzedelerin görevi başında olmasının zorunlu tutulduğu, kimseye idari izin verilmemesi konusunda Yükseköğretim Kurumlarına telkinde bulunulduğu öğrenilmiştir. Üstelik bu talimatlandırma yapılırken Kurulunuzca depremzedelerin başta barınma olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılamaya dönük hiçbir adım da atılmamıştır. Sonuçta küçük ya da bakıma muhtaç çocuğu olanlar, hamileler, engelliler, kronik hastalığı olanlar, deprem travması sonrası ileri düzeyde stres bozukluğu yaşayanlar barınacak yerleri dahi olmaksızın aile bütünlükleri bozularak çalışmak zorunda kalmaktadır. Kurulunuzun benimsediği bu uygulama insani ve ahlaki yaklaşımdan zaten uzak olmakla birlikte, temel hak ve özgürlüklere, hukuka, Kurulunuzun üstlendiği görevlere aykırıdır.

 

Anayasa’nın 2, 5, 17, 20 ve 56. Maddeleri uyarınca devlet tüm yurttaşlarının yaşam, maddi ve manevi varlığını geliştirme, aile hayatına saygı gösterme, sağlık hakkını koruma, geliştirmekle yükümlü tutulmuştur. Türkiye’nin tarafı olduğu Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Avrupa Sosyal Şartı, Biyo-Tıp Sözleşmesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. Maddesi, 5. Maddesi ve 13. Maddesi başta olmak üzere pek çok düzenlemede devletin, çalışanların güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışmasını ve hastalara mesleki standartlara uygun sağlık hizmeti sunulmasını sağlamakla görevli olduğu ifade edilmiştir.

 

İdareye, doğal afetin ardından ilan edilen olağanüstü hal kapsamında ayrım gözetmeksizin tüm kamu görevlilerini zorla çalıştırma yetkisi veren bir kanun hükmü bulunmamaktadır. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 8. Maddesinde çalışma yükümlülüğü getirilirken kişilerin yaş, cinsiyet, meslek, meşguliyetleri yanında sağlık, sosyal durumları ile aile ve bakıma muhtaç yakınları göz önünde bulundurulacağını düzenlenmiştir. 2547 sayılı Kanunun 64.maddesinde “Öğretim elemanları yıllık izinlerini, normal olarak öğrenime ara verilen zamanlarda kullanırlar. Bunların diğer izinleri ile Yükseköğretim üst kuruluşları personelinin ve yükseköğretim kurumları memurlarının izin işleri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre yürütülür.” Hükmüne yer verilmiştir. Devlet Memurları Kanunu’nun 105. Maddesinde sağlığı bozulan kamu görevlilerinin iyileşinceye kadar izin verileceği, yakınlarının sağlıkları ile ilgili bakım, gözetim yükümlülükleri ortaya çıktığında izin verileceği düzenlenmiştir.

 

Devletin çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumaya ilişkin üstlendiği yükümlülüğün, ruhsal bir rahatsızlık halinde olabileceği bilinen depremzede sağlık çalışanlarının sağlıklarını korumayı, düzelmesi halini sağlayacak tedbirleri almayı, gerekli organizasyonu yapmayı kapsadığı açıktır. Sağlık çalışanları depremzede olduğundan en temel hakları olan yaşam, maddi ve manevi varlığını sürdürme, sağlık hakları yok sayılarak görev yapmaları beklenemeyecektir. Zira deprem gibi olağandışı yaşantılar, akut stres bozukluğu gibi geçici etkilerin yanında, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, çeşitli anksiyete bozuklukları, alkol madde kullanım bozuklukları, psikotik bozukluklar gibi çok sayıda ruhsal bozukluğa neden olabilmekte, bunları başlatabilmekte, sürdürücüsü olabilmektedir.[1] Depreme maruz kalan kişilerde sonrasında ortaya çıkan ruhsal bozukluklar kişilerin çalışma gücünü ve isteğini, zihinsel yoğunlaşmasını bozmaktadır. Kişilerin depremde yitirdiği eş, çocuk, ana-baba, akraba, arkadaş, komşu ve maddi değerler yanında yaşadığı ortamın değişmesi kişide bir bozukluk olmasa bile yas denilen doğal bir ruhsal tepkiyle de çalışma gücünü ve verimini etkilemektedir.

 

Toplumun sağlık hizmetine duyduğu ihtiyacın, toplumun bir parçası olan sağlık çalışanlarının sağlığının bozulması pahasına yerine getirilmesi kabul edilebilir değildir. Kaldı ki idareye çok sayıda gönüllü sağlık çalışanının meslektaşlarının görevini devralmak üzere başvuru yaptığı bilinmektedir. Kamu hizmetinin herhangi bir aksamaya yer vermeksizin gönüllü, ülkedeki herkes gibi yoğun üzüntü duymakla birlikte afet bölgesinde olmayan, yakınlarını kaybetmeyen sağlık çalışanları eliyle yürütülmesinin mümkün olması karşısında aksine işlemlerin kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun olduğu da söylenemeyecektir.

 

Nitekim deprem bölgesi valilikleri bu nedenle Cumhurbaşkanlığının 2023/5 sayılı Genelgesine dayanarak kamu çalışanları yönünden çalışma koşullarını belirlemiştir. Örneği Kahramanmaraş Valiliği; hamileler, 10 yaş altı küçük çocuğu olan kadınlar, engelliler, bakmakla yükümlü olduğu engelli çocuğu bulunanların ikinci bir talimata kadar idari izinli sayılacağını, diğerlerinin ise uzaktan ve esnek çalışma modeline geçeceğini düzenlemiştir. Benzer düzenlemeler diğer Valiliklerce de yapılmıştır.

 

Aynı şekilde bir diğer olağanüstü hali içeren pandemi döneminde de hem Kurulunuz hem Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık çalışanlarının çalışma koşulları planlanırken kamusal hizmetlerin sürekliliğinin yanında, çalışanların sağlığı ve güvenliğinin korunması da gözetilmiş, çalışanların kronik bir rahatsızlığı ya da hamile olup olmadığı, yaşı, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bulunup bulunmadığı, eşlerin her ikisinin de çalışıp çalışmadığı gibi hususlar ölçüt olarak alınmıştır.

 

Depremin yarattığı olağanüstü hal koşulları içerisinde de Kurulunuzca depremzedelerin ruhsal sağlığı, aile bütünlüğü, yaslarını insanca yaşama ve sağlıklı koşullarda çalışma hakları gözetilmeli, kamu hizmetlerinin sürekliliği temel hak ve özgürlükleri ihlal etmeyecek bir biçimde düzenlenmelidir. Depremden sonra geçen 40’tan fazla güne ve Kurulunuza yapılan başvurulara rağmen hala bu konuda ısrarla bir düzenleme yapılmaması ve tüm yükseköğretim personelinin kişisel koşulları dikkate alınmaksızın çalışmaya zorlanması kasıtlı bir tutum benimsediğinizi düşündürmektedir. Bu nedenle hemşirelerin mesleki haklarını korumak, hemşirelik mesleğinin toplum yararına üst düzeyde nitelikli ve güvenilir hizmet vermesini sağlamak amacıyla kurulmuş Türk Hemşireler Derneği olarak Kurulunuza başvurma ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin bir takdir yetkinizin bulunmadığını, içerisinde bulunduğunuz eylemsizliğin görevi ihmal ve keyfilik oluşturduğunu, sebep olunan zararlardan hukuki ve cezai sorumluluğunuz bulunacağı anımsatma zorunluluğumuz doğmuştur.

 

Tüm bu nedenlerle;

  1. Deprem bölgesinde ikamet eden sağlık çalışanlarının/hemşirelerin birer depremzede olduğu ve fiziki sağlıkları yerinde olsa bile ruh sağlıklarının yerinde olamayabileceği gözetilerek, sağlıklarının bilimsel olarak yeniden çalışmalarına imkan sağlayacağı zamana kadar idari izinli sayılma haklarının düzenlenmesini ve bu süreçte kamu hizmetlerinin gönüllü hemşireler ile hukuka uygun görevlendirmeler yoluyla yürütülmesini,
  2. Kamusal hizmetlerin yürütülmesi amacıyla deprem bölgesinde yapılan çalışma ve görevlendirmelerde kişilerin kronik bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığı, hamile ya da engelli olup olmadığı, yaşı, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ya da çocuklarının bulunup bulunmadığı, eşlerin her ikisinin de çalışıp çalışmadığı gibi ölçütler belirlenerek temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmeyeceği biçimde idari izin düzenlemesi yapılmasını talep ederiz. Saygılarımızla.

 

 

Doç. Dr. Azize Atlı Özbaş

Genel Başkan

Türk Hemşireler Derneği Adına

 

[1] Halpern J, Vermeulen K.(2017) Disaster Mental Health Interventions: Core Principles and Practices. Routledge

Ursano RJ, Fulleton CS, Weisaeth L, Raphael B. Individual and Community Responses to Disasters In: Ursano RJ, Fullerton CS, Weisaeth L, Raphael B, editors. Textbook of Disaster Psychiatry. 2nd ed. Cambridge: Cambridge University Press; 2017.

Inter-Agency Standing Committee (IASC). IASC Guidelines on Mental Health and Psychosocial Support in Emergency Settings. Geneva: IASC. 2007