THD Genel Başkanı İçini Döktü!

16 Şubat, 2009

 

THD Genel Başkanı içini döktü!

Türk Hemşireler Derneği (THD) Genel Başkanı Prof. Dr. Saadet Ülker, hemşirelik mesleğindeki gelişmeleri dile getirip mesleğin hak ettiği yere gelebilmesi için meslekdaşlarının THD’ ye sahip çıkması, destek vermesi gerektiğini söyledi. Ülker, gazetemiz aracılığıyla meslekdaşlarına içini döktü.


Yönetime geldiğimiz 2005 yılının Haziran ayından bu yana web sayfamız aracılığı ile sizlere ulaşım yolunu açtık.  Ayrıca, e- posta adresimiz de var. Mesleğimizle ilgili her gelişmeyi web sayfamızdan izleyebiliyor, sorularınızı da e-postamıza gönderebiliyorsunuz. Sizlere, olağan dışı bir durum olmadığı takdirde, en geç üç gün içerisinde yanıt veriyoruz.

Web sayfasını tasarlamak, içini doldurmak, güncellemek ve e- postadan gelen sorulara yanıt vermek,  takdir edersiniz ki emek harcamayı gerektiren işlerdir. Ayrıca bu sayfayı açık tutmak için de ücret ödemek zorundayız. Bunları yapıyoruz. Ancak, ne yazık ki meslektaşlarımızdan sayfaya beklediğimiz ilgi gösterilmiyor. Başka meslek mensupları bizleri daha yakından izliyor ve bazıları takdirlerini de iletiyor. İzlememenin nedenlerine yönelik olarak meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerden ortaya şu çarpıcı gerçek çıkıyor: “vakit yok”, “bilgisayar yok”,” ilgi yok” ve” okuyarak bilgi edinmeden sıkılma var”. Bu yazı da aynı tehditlerin baskısı altında yazıldı. Ancak, ne olursa olsun yazmak gerekiyor ve aynı şekilde okumak gerekiyor!

Bu yazıda mesleğimizle ilgili sorunları/gelişmeleri ana başlıklar altında sizlerle paylaşacağız. Buna bir iç dökme olarak da bakabilirsiniz.

Yönetime geldiğimizden bu yana temel hemşirelik eğitimi, hemşirelik hizmetleri yönetimi ana başlıkları altında yer alan temel sorunlara çözüm bulma konusunda, örneğin, performans ve döner sermaye ödemelerinde ki haksızlık olmak üzere hemşireliğin temel eğitiminin lisans eğitimine temellendirilmesi ve açık öğretimle lisans tamamlama konularında, 4/b konusunda, Yüksek Sağlık Şurasında hemşireliğin temsil edilmesi gibi önemli konularda çok önemli girişimlerimiz oldu. Bazılarında, örneğin, Hemşirelik Kanununun değişmesinde başarılı olduk. Bu başarı, hemşireliğin bir meslek olarak kimliğinin istenilen düzeye gelmesinde bizlere yol açacak çok önemli bir başarıdır. Nitekim meyvelerini yavaş yavaş almaya başlıyoruz. Örneğin, Sağlık Bakanlığı, uzman hemşireyi tanımaya hazır olduğunu Temmuz 2008’de YÖK’e bildirdiği yazı ile ortaya koymuştur. Bu gelişme mesleğimiz için yıllardır hayal edilen ancak ulaşılması nerede ise imkansız gibi görünen bir gelişmedir.
Yönetim olarak yalnızca mesleğimizle ilgili konular üzerinde çalışmakla kalmadık, mesleğimizi ve bizleri bu toplumda bir birey olarak etkilemesi kaçınılmaz olan Sağlıkta Dönüşüm Programı hakkında ki görüşlerimizi, eleştirilerimizi yazılı ve sözlü olarak her platformda ortaya koyduk.

BÜTÜNLEŞMEK İÇİN…
Türk Hemşireler Derneği, TBMM’den başlayarak gerek kamu gerekse Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere olmak üzere diğer kuruluşlar nezdinde gerektiği zaman temsil edildi. Bu buluşmalarda görüş üretilmesine ortaklık etti. Karşı koyması gereken yerde görüşünü açıklıkla ortaya koydu. Bunun en somut örneklerinden birisi Kamu Hastaneleri Birliği Yönetmelik Taslağı konusundadır.

Bunlar kadar önemli bir başka gelişme, meslektaşlarımız ve şubelerimizle genel merkez arasındaki karşılıklı güven üzerine kurulmuş bir ilişkinin giderek sağlamlaşması ve arzu edilen niteliğe kavuşmaya başlamasıdır. Bu konuya yukarıda değindiğimiz konular kadar önem veriyoruz. Çünkü karşılıklı güvenin olmadığı yerde büyüme ve gelişme olamıyor. Bu gelişme nedeniyle çok sevinçliyiz. Çünkü, dağılmış, birbirine neredeyse akıl almaz bir biçimde yabancılaşmış bir kitleyi merkezde oluşmuş bir güven ilişkisi ile kucaklamaya başlamanın, mesleğimizin arzu ettiğimiz yönde gelişmesine bizi götürecek olan anlamlı bütünleşmede tek etken olduğuna inanıyoruz.

Yolumuz uzun.  Bu uzun ve zorlu yolu birlikte yürümemiz gerekiyor. Aydınlık bir gelecek için…
Bu nedenle, aşağıda bir iç dökme/ serzeniş olarak nitelenebilecek anlatımları bulacaksınız. Okumanız, değerlendirmeniz ve düşüncelerinizi bizimle paylaşmanız dileği ile...

• 1954 tarih ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu
      Kanunun birkaç hükmü dışında tüm hükümleri 25 Nisan 2007’de değişti. Bu Kanunla kime hemşire unvanı verileceği, hemşirenin görev, yetki ve sorumlulukları, uzman hemşirelik ve özel dal (branş) sertifika programlarının yönetmeliklerle düzenlenmesi konularını içeren hükümlere Kanunda yer verildi.
Değişimden memnunuz, ancak, sorunlar bir başka biçimde devam ediyor. Şöyle ki:

Sağlık Meslek Liseleri Hemşirelik Programı: Türkiye’de hemşire açığı olduğu gerekçesiyle değişen Kanuna, sağlık meslek liseleri hemşirelik programına 5 yıl süre ile öğrenci alınması ve buralardan mezun olanlara da “hemşire” unvanı verilmesi konusunda geçici hüküm eklendi. Geçen yıl (2007) sağlık meslek lisesi hemşirelik programına 7 bin civarında öğrenci alınmıştı. Bu yıl daha da çarpıcı bir durum var. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış olan sağlık meslek liselerine OKS ile toplam 15888 kontenjan ayrıldı. Bunun 8259 ‘nu hemşirelik programı oluşturuyor. Acil Tıp Teknisyenliği programına alınacak öğrenci sayısı ise 3912. Bildiğiniz gibi, bir genelge ile Acil Tıp Teknisyenleri de hemşire yerine görevlendiriliyorlar. Böylece toplam 12168 öğrenciye gelecekte hemşirelik yapmak üzere kontenjan ayrılmış durumda. (Geriye kalan 3720 kişilik kontenjan ise diğer programlara ayrılmış durumda.)  Acı gerçeklerle karşı karşıyayız. Şöyle ki: 1)  Sağlık Meslek Lisesi düzeydeki eğitimle hemşire yetiştirme zihniyeti devam ediyor 2)  Bu düzeyde eğitim öğrendik ki (10 Temmuz 2008)  Sudan dahil dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Sudan, bu düzeyde eğitim alanlara “yardımcı hemşire” demiş yıllar yılı.  10 yıl önce de bu programı kaldırmış. 3) Türkiye bu yolla hemşire yetiştirmeye devam etmekle imzalayarak taraf olduğu 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile ( Bu sözleşmenin 1. maddesi 18 yaşından küçük herkesi” çocuk” olarak tanımlamaktadır) 1999 tarih ve 182 sayılı İLO sözleşmesi ile 190 sayılı tavsiye kararına aykırı davranmakta ısrar ediyor! 4)Türkiye, girmek konusunda kararlılık içinde olduğunu her fırsatta beyan ettiği AB ‘nin bu konuda ki direktiflerine de uymamakta ısrar ediyor.  5) Hemşirelik mesleği,  bu ülkede sağlık insan gücü planlaması konusundaki yıllara dayalı ihmalin bedelini akıl almaz bir biçimde ödemeye devam ediyor. 6) Her zaman olduğu gibi şimdi de en fazla öğrencinin alındığı program olan hemşirelik programı sayesinde hemşirelikle uzaktan yakından ilgisi olmayan pek çok insan iş güç sahibi oluyor. 7) Hemşirelik, diploması farklı olan mesleklerin de yapabileceği bir meslek olarak görülüyor. Örneğin, ebe, acil tıp teknisyenleri gibi.  
Anayasa Mahkemesine ilgili maddenin iptali konusunda 2007 Temmuzunda yapılan itirazın sonucunu bekliyoruz.

Eğitim ve Uygulama Arasındaki İlişki Sorunu: Bu önemli konuya üç soruyla girmek gerekiyor.
1-  Sağlık alanında hangi meslekte, hemşirelikte olduğu gibi  meslek mensupları akademisyen ve uygulayıcı olarak keskin hatlarla ayrılıp, mesleklerine yabancı hale gelmişleridir.?  Biz yanıtını verelim. Hiçbir meslekte!
2- Ülkemizde, bazı önemli sorunları da olsa tıp eğitiminde izlenen model neden hemşirelik eğitiminde izlenmemiştir/ izlenmemektedir? Ya da meslekte bir bütün olarak kalmayı sağlayacak, yabancılaşmayı önleyecek bir model neden üretilmemektedir?
3- Bu konuda yakın geçmişte yapılan bazı girişimlere neden sahip çıkılmamıştır?

Hemşirelik bu soruların cevabını veremediği sürece, inanıyoruz ki, hiçbir sorunun üstesinden gelemeyecektir.

Açık Öğretim ile Lisans Tamamlama:
Meslektaşlarımız en çok açık öğretimle lisans tamamlama konusuna ilgi duyuyorlar. Sorular, istekler ağırlıklı olarak hep bu konuya yönelik. Hatta bu zaman zaman bir anlamda bir tehdit unsuru bile olabiliyor. Şöyle ki” Dernek Açık Öğretimle Lisans tamamlama konusunu çözerse onu destekleriz. Ya da kim çözerse onu destekleriz” denilebiliyor.
Dernek bildiğiniz gibi bu konuda çalışıyor. Ancak, kesinlikle bilmenizi isteriz ki bu gayretini meslektaşlarının oyunu alıp, yönetimde kalmak için yapmıyor. “Kanun değişirse” koşuluyla konunun ele alınacağı sözü verilmişti. Değişti ama, yukarıda değindiğimiz gibi meslek yine yara aldı. Buna rağmen, bu konuda gerekli girişimlerde bulunuyoruz. İçinde Eskişehir Şube Başkanımızın da bulunduğu bir komisyon bu konuda çalışmalarını sürdürüyor, gereken yerlerle görüşmeleri yapıyor.

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği:
Kanunda değinilen yönetmeliklerden 4. maddeyle ilişkili olarak Sağlık Bakanlığında, Bakanlığın uygun bulduğu kişilerden oluşan bir komisyon çalışıyor. Bu komisyonun içinde THD’nin üç temsilcisi de bulunuyor. Çalışmalar, Kanunun ilgili hükümlerinin işaret ettiği doğrultuda yürütülüyor.  Ancak bazı meslektaşlarımız, ne yazık ki kanunun değişme nedenini, bu uğurda yıllarca verilen mücadelenin amacını gerektiği gibi kavrayamadıklarından yapılan çalışmaları değerlendiremedikleri gibi, diğer meslektaşlarımızı da bu yanlış kavrayışları ile tedirgin edebiliyorlar.  Burada asıl sorun, gelişmeleri yetkili kişiler yerine konuyu ya hiç ya da gerektiği gibi bilmeyen kişilerden dinlemeyi tercih etmekten kaynaklanmaktadır. Meslektaşlarımızdan ricamız, önce doğru kaynaklardan bilgi sahibi olmaları ve fikirlerini ona göre beyan etme alışkanlığını geliştirmeleridir. Bu davranışı geliştirmediğimiz takdirde bizleri içimizdekiler de (meslektaşlarımız)  dışımızdakiler de kolaylıkla hırpalayabilecektir.

Kazanılmış Hakların Korunması:
Kanunun “şimdiye kadar hemşire unvanı almış ve almak üzere okuyanların kazanılmış haklarının saklı tutulacağına (korunacağına) dair geçici hükmünü meslektaşlarımız ya okumuyor,  ya okuyup anlamıyor ya da anlamak istemiyorlar.
Bu da huzursuzluk yaratarak çıkar sağlamaya çalışanların işine yarıyor. Meslek zarar görüyor.