Vardiyalı, Uzun Süre, Fazla Çalışma ve Etkileri

20 Mart, 2009

Vardiyalı, Uzun Süre, Fazla Çalışma ve Etkileri

Hastaneler, haftada 7 gün 24 saat hizmet veren, verilen hizmetlerin devam edebilmesi için vardiya veya nöbet sistemiyle çalışmanın zorunlu olduğu kurumlardır. Sağlık personeli normal çalışma saatleri ve günleri dışında çalışmak durumunda kalan, yaşamsal tehdidi bulunan görev ve sorumluluklara sahip, zamanla yarışan, farklı teknolojilerin kullanıldığı, yoğun stres ve baskı altında çalışan bir  gruptur (Josten, E.et.all,2003). 

Araştırmalar daha çok sağlık personelinin çoğunluğunu oluşturması yanında, hem kadınların çoğunlukta olduğu, hem de işleri dışında farklı rol, sorumluluklar yüklenen ve tükenmişlik sendromunun yoğun olarak yaşandığı bir meslek grubu olduğu için hemşirelere odaklanmaktadır.

Hastanelerde hemşireler, sağlık ekibi içerisinde hasta bireyin ve ailesinin her türlü problemlerinde 24 saat boyunca ilk başvurdukları ve bu görevi nedeniyle sağlık ekibi içerisinde iletişimi sağlayarak kilit rol oynayan sağlık personelidir. Hemşirelik çalışma ortamından kaynaklanan pek çok olumsuz faktörün etkisiyle yoğun iş yüküne sahip stresli bir meslek olarak nitelenmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) hemşirelerin çalışma ortamına ait başlıca stressörleri yöneticilerle yaşanan çatışmalar, rol çatışması ve belirsizliği, aşırı iş yükü, hastalarla çalışma nedeniyle yaşanan duygusal stres, yoğun bakıma gereksinimi olan ve ölmekte olan hastalarla çalışma, hastalarla yaşanan çatışmalar ve vardiya ile çalışma olarak tanımlamaktadır (ILO, 2001).

Vardiya/ şift çalışması gündüz saatlerinin dışında dönüşümlü olarak gündüz, akşam ya da gece çalışma; nöbet çalışması resmi çalışma günleri ve saatleri dışında çalışma durumudur.

Yapılan araştırmalar vardiyalı ya da nöbet sistemiyle çalışmanın, bireylerin fizyolojik, psikolojik sağlıkları üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını ve bu durumun hem çalışanların hem de hastaların güvenliğini olumsuz etkilediğini  belirtmektedir (Blachowicz, E., Letizia, M. 2006,Knutsson, A.2003 ).

Vardiyalı ve nöbetli çalışmanın en önemli fizyolojik etkisi uyku bozukluklarıdır. Gece çalışmaya adapte olamamak, çalışma sistemi terk edildikten 10 yıl sonra bile vücut üzerinde olumsuz etkilerini devam ettirmektedir. Uykusuzluk, uyku düzensizlikleri vücut ritimlerinin bozulmasına, melatonin hormon salınımının azalmasına, immün sistemin baskılanmasına, halsizliğe, tüm bunlar osteoporoz, yeme bozukluklarına, kanserlere, erken menopoz, romatoid artrit, depresyon, gebelik sorunlarına, kronik hastalıklara neden olmaktadır. Bu etkileri ve uyku düzensizlikleri ile vardiya ve nöbetli çalışmanın vücut sistemleri üzerine etkileri güçlü bir ölüm sebebi olmaktadır.

Vardiyalı ve nöbetli çalışma çalışan kişilerin sosyal yaşamları ve sosyal iletişimlerini de etkilemektedir. Akşamları ve değişken saatlerde çalışan bireyler, kendileri için önemli olan diğer kişilerle iletişimleri azaldığı için sosyal izolasyon,  kendilerini ailelerinden ve arkadaş çevrelerinden dışlanmış hissetmekte, sosyal ve aile içi rollerini yerine getirmekte güçlük yaşamakta, rol talepleri ve gereklilikler arasında sıkışma, ikilemler ve rol performansında yetersizlik duyguları yaşayabilmektedir. Yaşanan bu olumsuz duygular çalışan kişilerin benlik saygısında azalmaya, anksiyete ve huzursuzluğa neden olabilmektedir (Wilson 2002, Pronitis 2001, Hughes, Stone 2004).

Hemşirelerde uzun süreli ve vardiyalı, nöbet sistemiyle çalışmanın en önemli etkilerinden biri tükenmişlik sendromudur. Tükenmişlik uzun süre iş stresine maruz kalma sonucunda ortaya çıkan strese karşı tepkidir. Tükenmişlik fiziksel bitkinlik, kronik yorgunluk, çaresizlik ve ümitsizlik duyguları yaşayan bireyde olumsuz bir benlik kavramının gelişmesi ile bireyin iş yaşamına ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumları ile belirginleşen fiziksel, duygusal ve zihinsel bir sendrom olarak tanımlanmakta ve duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda azalma boyutları ile ele alınmaktadır. Uzun süreli, vardiyalı ve nöbetli çalışma iş doyumu, anksiyete düzeyi, depresyon düzeyi, iş yaşamından memnuniyet, genel sağlık durumu, sosyal aktiviteye katılımı etkileyerek tükenmişliğe neden olmaktadır (Durmuş ve Günay 2007, Üstün 1995, Sönmez 2006, Taycan ve ark. 2006, )

Tükenmişlik sonucunda işi önemsememe, işi bırakma eğiliminde artma, verilen hizmetin niteliğinde bozulma, izin sonunda rapor ve benzeri yollarla izni uzatma eğilimi, insan ilişkilerinde bozulma, uzaklaşma ve uyumsuzluk eğilimi, iş performansında düşme, iş doyumunda azalma ve iş kazalarında artma gibi olumsuz sonuçlar görülmektedir (Basım, Şeşen 2006).
 
Vardiyalı, nöbetli çalışma, gece ve gündüz değişen saatlerde ve 12-16 saati bulan sürelerle çalışma, yarattığı bu etkilerle yorgun, uykusuz bir hemşirenin çalışması hasta bakımını ve güvenliğini etkilemektedir. 

Uykusuz, yorgun, değişken saatlerde ve gece çalışması ile dikkat ve enerji düzeyini bozulan/azalan hemşirenin bakım eylemi de 4 ana grupta tehlike altındadır;

(1) Hemşirenin hastaya, yakınlarına ve ekip üyelerine karşı davranışı,
(2) Hasta ve ailesi ile iletişimi,
(3) İlaç tedavisi uygulamaları,
(4) İzlem, gözlem ve denetim/ gözetim ile ilgili karar ve uygulamalar.

Hemşirelik bakımında hata ve yetersizlikler toplu ölümlere yol açmamakla birlikte, yaşamsal tehlike yaratması, yaşam kalitesini etkilemesi, bakım maliyetini arttırması bakımından da göz ardı edilemeyecek kadar hastanın düşmesi, güvenliğini sağlamada yetersizlik, uygun olmayan davranış /muamele performansı, hastaya ve hasta gereksinimlerine yanıt vermede yetersizlik, ilaç uygulama hataları / hatalı ilaç uygulama, yanlış dozda / miktarda ilaç verme, kurumun politika ve prosedürlerini izlemede yetersizlik / tam uymama gibi ağır sonuçlar doğurabilmektedir.
 
Vardiyalı, gece çalışma, uzun süren çalışma saatleri hemşirelerin yaralanma ve boyun, omuz ve sırt travmaları, meslek hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır.

Bu durumda;

• Hatalı uygulamadan yasal olarak sadece, gerçekten hemşire mi sorumludur?
• Uygulamasında “hata yapacağı” korkusu ile çalışmanın bedeli nedir?
• Çalışma koşullarının getirdiği olumsuzlukların mesleğe atfedilmesi hakça mıdır?

Vardiyalı, Uzun Süre ve Fazla Çalışmanın Etik Yönü

Hemşireler bakım uygulamalarını gerçekleştirirken yarar sağlama, zarar vermeme, özerkliğe saygı ve adalet ilkelerinden yararlanırlar. Sunulan hemşirelik bakımının bir ilkeye uygunluğu ya da uygunsuzluğu diğer ilkelerin de karşılanması ya da ihlali ile sonuçlanabilir.


Nöbet olarak adlandırılan sistemde, 8 saati oldukça aşan bir süre ve çok sayıda (gündüz ancak bir çok ekip üyesi ile bakım verilebilen sayıda) hastaya, çok sayıda ve çeşitlilikte uygulamadan sorumlu olan bir hemşirenin, bir izleminde eksiklik olması, hastanın zarar görmesine, hastaya yararlı olanın yapılmamasına ve aynı zamanda hastanın hak ettiği bakımın verilmemesi suretiyle adalet ilkesinin ihlaline yol açabilir.

Gözlemlerimize göre yaygın bir örnek de, bu koşullarda, sadece işlerin bitmesine yoğunlaşan, azalan dikkat ve azalan duyarlılığı nedeniyle hastanın gereksinimlerini algılamada yetersiz kalan hemşirenin hasta bireyi bilgilendirmede, kendine yapılacaklar konusunda bireyin onamını alma ve karar verme süreçlerine katılımını almada yetersiz kalmasıdır. Böyle bir durum, hastanın eksik bilgi, bilgisizlik nedeniyle, bekli de bir yanlış anlama nedeniyle gereksiz acı çekerek zarar görmesine yol açarken, aynı zamanda yararlılık, özerklik ve adalet, hakkaniyet ilkelerinin de ihlali ile sonuçlanmaktadır.
 
Türk Hemşireler Derneği “Hemşirelerin Çalışma Koşulları” Araştırması

Derneğimiz tarafından hemşirelerin çalışma sistemleri ve çalışma sistemlerinden etkilenme durumlarına yönelik görüşlerinin incelenmesi amacıyla 12 hemşire ile yapılan kalitatif araştırma sonuçları literatür bulgularını destekler niteliktedir.

Araştırma kapsamına alınan hemşirelerin haftalık çalışma saatleri 40- 60 saattir ve sadece bir katılımcının haftalık çalışma saatinin 68 saati bulduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin yedisi evli, beşi bekar ve beşi çocuk sahibidir. Hemşirelerin sağlık durumları incelendiğinde; gastrit-ülser, Disk hernisi/ diskopati, varis, diyabet, aort yetmezliği, tiroid fonksiyon bozukluğu ve ürtiker olduğu görülmüştür.

Araştırma sonucunda hemşireler çalışma saatlerinin uyku sorunları, yemek rutinlerinde bozulma,  yorgunluk, öz bakımını ihmal etme, kahve-sigara tüketiminde artma, ciltte bozulma, kronik hastalığı yönetememe, hastalık sürecinde uzama, gebelik komplikasyonları, kronik hastalıklar, unutkanlık, anksiyete, antidepresan kullanımı, yalnızlık, sosyal ayrımcılık, tükenme, değersizlik, ilgi kaybı, aile rollerini ve bakımını sürdürmede zorluk, ilişkilerde bozulma, sosyal izolasyon, hayatını planlayamama, yasal haklarını kullanamama, yaralanma, kazalara yatkınlık, fiziksel ve sözel saldırıya maruz kalma gibi sorunlara yol açtığını ifade etmektedirler.

Çalışmadan Alınan Diyaloglar

“Hemşire hastalandığında diğer çalışanlar gibi rapor alamıyor. Geçen nöbet bir taraftan tedavi alıp diğer taraftan hastaya bakıyordum. Yani hasta, hasta bakımı veriyordu. Nöbet boyunca kolumda intraket vardı.”

“Ben erken doğum yapmıştım onu hatırlıyorum. Hamileliğim süresince 7-8 kez 36 saatlik nöbetlerden tutuyordum.”

 “Gece bütün enerjimi hastalarıma vermek zorunda kalıyorum. Çünkü onlarla ve vicdanımla baş başayım. Sabah eve gittiğimde ise çocuklarımla ilgilenmeye mecalim kalmıyor. Çocuk bu haklı olarak ilgi bekliyor. Çok tahammülsüz oluyorum. Bazen onlara şiddet uyguladığım dahi oluyor. Sonrasında da onlara sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.”

 “Hastanedeki arkadaşlarımın dışında farklı sosyal çevrelerden arkadaşım yok. Sinemaya, tiyatroya en son ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum.”

“Sadece diabet değil, bir de hipotiroidi var bende. Hipotiroidi olduğum için dikkatimde problem var. Ben doktorlarıma sürekli söylüyorum. Bana bir şeyi bir kere söylemeyin. Birkaç defa söyleyin diye. Sürekli not alarak çalışıyorum. Diabetten dolayı da hipoglisemilerim oluyor.”

“İşimizin maddi olarak da bir doyumu yok. Herkes gece, hafta sonu evindeyken işe gitmek manevi olarak zorluyor insanı. Maddi olarak kazancınız tatminkar olduğunda bu duruma daha farklı bakılacağına inanıyorum.”

Bu sonuçların gerek hemşirelik mesleğine ve hemşireye, gerekse topluma ve kurumlara yansımaları da hemşire insan gücü ve sağlık bakımı alanında karar vericilerin, planlayıcıları göz önünde bulundurması gereken bir konudur.

Ülkemizde sıklıkla ifade edilen “hemşire sıkıntısı”, “hemşirelerin işten ayrılması”, “bakım kalitesinin yetersizliği” sorunlarının, uygun olmayan koşullarda, uzun ve fazla süre çalışan, buna karşın sunduğu hizmetten ve sonucundan başarısızlık geri bildirimleri alan, aynı zamanda bireysel olarak sağlık ve yaşam kalitesi sorunları ile mücadele eden, öncelikler arasında ikilem yaşayan hemşirelerin sorunları iyileştirilmedikçe çözüme kavuşmasının olanaksız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Olumsuz çalışma koşulları hemşirelerde sıklıkla görülen iş doyumsuzluğu, tükenmişlik durumu ve bu nedenle yapılan işin doğası dışında eklenen stres faktörleri toplumda hemşirelik mesleğinin tercih edilmeyen bir meslek olarak görülmesine yol açmaktadır. Bu durum hem mesleği seçmeyi düşünen adayları olumsuz etkilemekte, hem de çalışanlarda işten ayrılma, hasta bakımından uzaklaşma, asıl hemşirelik görevleri dışında farklı işlerde çalışma eğilimi yaratmaktadır. Sonuç, hem ülkemizde hem de dünyada “global hemşire krizi” olarak ortaya çıkan durumdur.

Kurumlarda hasta-hemşire oranlarının önerilen düzeyde korunması bakım kalitesi, teknoloji yönetimi ve ulusal-uluslar arası kredilendirme bakımından önemli bir göstergedir. Hastanelerde bakım ünitelerinin açılması hemşire kaynakları dikkate alınarak planlanmalıdır. Oysa, ülkemizde böyle bir planlamadan söz etmek olanaksızdır. Hastanelerdeki ünitelerin, kabul edilecek hasta sayısı ve özelliklerinin ve hatta bütün olarak bir hastanenin planlanmasında ekonomik, teknolojik ve hekim kaynakları belirleyici olmakta, sayı ve nitelik olarak hemşire insan gücü yeterince göz önünde bulundurulmamaktadır.

Şu unutulmamalıdır ki; hemşire yetersizliği sorunu olarak görünen bu durum, sadece sayısal bir yetersizlik değil, bir hasta güvenliği ve bakım sorunudur. Bu sorunun hasta, hemşire, sağlık sistemi ve tüm toplum üzerine sosyal, fiziksel, ekonomik, yasal, etik  bir çok olumsuz etkileri vardır.

Yatak başında bakım veren hemşire sayısının eksikliği nedeniyle var olan hemşirelerin uzun süre ve uygun aralıklarla dinlenmeksizin fazla çalışması nicel bir sorunu nitel bir sorun haline dönüştürebilir. Bu durumda sorun hemşire eksikliği gibi daha çözümlenebilir bir sorun değil, hemşirelik eksikliğidir.

Hemşireliğin özgün işlevi bakım vermektir. Olumsuz çalışma koşulları hemşirenin bu eylemindeki değerlerin kaybına yol açmakta ve hemşire bakım eyleminde ilgi, özen eksikliği, bilgi eksikliği, sorumluluk almama, birinin hak ettiği bilgi, özen, ilgi ve eğitimden yoksun kalmaktadır. Devamlılığı olamayan, belirli olmayan zamanlarda, normal çalışma saatini aşan, bazen beklenmedik gün ve saatlerde çalışan hemşireler için dikkatli, özenli, ilgili, nazik olmak ve hasta bakımına odaklanmak güçtür. Bu durum, hasta hakları ve bakım etiği yönünden olumsuz bir durum olup, profesyonel bir kişinin özel ilgi ve bakımı için hastaneye gelen, bakım alma beklentisinde olan bir birey için öngörülemeyen bir risk yaratmaktadır.

Sonuç olarak, hemşirelerin çalışma düzeni ve kapsamındaki özelliklerin çalışanın ve bakım verilen bireyin yaşam kalitesine etkileri, yaşamsal önemi göz önünde bulundurularak yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Toplumumuzda bakım hizmetlerine güvenmede, hasta haklarında ve hasta bireylerin tedavi ve bakım maliyetinde yaşanan sorunların yanında, çalışan hak ve sorumlulukları, iş kazaları, sağlık insan gücü yönetiminde yaşanan sorunların da hemşirenin çalışma saati ve koşulları ile olan ilişkisi göz önünde bulundurulması gereken önemli bir değişken olduğu bilinmelidir.

Yapılan çalışma ve varolan durum toplumunun layık olduğu kaliteli hemşirelik hizmetlerine ulaşabilmesi için, hemşirelik eğitiminin lisans düzeyine temellendirilmesi, uygulama alanlarının eğitim normuna uygun olarak seçilmesi, olumsuz çalışma koşullarının ivedilikle iyileştirilmesi ile hemşirelerdeki tükenmişlik, mesleği terk etme eğiliminin ortadan kalkmasının gereğini ortaya koymaktadır. Hemşireliğin hak ettiği koşullara kavuşması, ülkemizdeki sağlık kurum ve kuruluşlarındaki hemşirelik bakım kalitesini yükseltecek, toplum sağlığının korunmasına büyük katkılar sağlayacaktır.

İmatullah AKYAR
THD Genel Sekreter Yardımcısı